Müziğe Yetenekli Olduğumu Bildiğim ve Bu Konuda Hiçbirşey Yapamadığım 40 Yılın Sonunda…

Müziğe Yetenekli Olduğumu Bildiğim ve Bu Konuda Hiçbirşey Yapamadığım 40 Yılın Sonunda…

Müziğe Yetenekli Olduğumu Bildiğim ve Bu Konuda Hiçbirşey Yapamadığım 40 Yılın Sonunda…

‘Nasıl Sanatçı Olunur eğitimi ile çok geniş bir alan olan müziğe nereden başlayacağımı öğrendim, bir piyano aldım, hergün çalışmaya başladım. Müzik teorisi hakkındaki eksiklerimi tamamlayacak eğitimler buldum. Şimdi her gün piyano çalıyorum, kendi bestelerimi yapıyorum. Hatta hiç planlamadığım halde, müzik hakkında en sevdiğim diğer şey olan şarkı söyleme keyfimi arkadaşlarımla kurduğum bir grupta solistlik yaparak yaşıyorum.

“yapamam”  “daha önce başlamış daha iyi yapan bir çok sanatçı var, ben ne fark yaratabilirim ki” kaygılarımı rebrain yöntemi ile sildikten sonra geriye, müzik yaparken yaşadığım keyif kaldı. Bu eğitime katılmamış olsaydım, bunların hiçbirini yapamazdım.

Bu sözler Nasıl Sanatçı Olunur Eğitiminin ilk mezunlarından, yani 2019 yazında kursu bitiren Emre’nin aradan 6 ay geçtikten sonra, ocak 2020 deki sözleri. Emrenin kurs bitimindeki hikayesini şöyle aktarmıştım:

Emre’nin müzik yeteneği küçük yaşlarda farkedilmiş. O zamanlar moda olmakla birlikte her evde olmayan bir org sayesinde. Yanlış anlaşılma olmasın, org Emre’ye alınmamış, Emrelerin komşusu olan aile, çocuklarına almış ve yine o zamanlar pek yaygın olmayan müzik hocası eşliğinde özel derslerle desteklenmiş. Hala akşam oturmasına komşuya gidildiği zamanlar, bir akşam anne ve babası o komşuya gidiyorlar, tabii Emre de birlikte. Konu evin çocuğuna alınan orgdan ve aldığı özel derslerden açılıyor ve klasik ‘göster amcalarına nasıl çaldığını’ cümlesiyle org ortaya çıkıyor. Çocuk Emre ‘ben de denemek isterim’ diye atlıyor ve orgun başına geçtiği gibi kulaktan birkaç şarkı çalıyor. O an işte adını bilmediğimiz o çocuğun müzik kariyerinin bittiği, Emre’nin müzik yeteneğinin fark edildiği an! Çünkü kaç aydır özel ders alan çocuk, tuşlara ilk kez dokunan Emre kadar öğrenememiş!

Zamanı ileri sarıyoruz, Emre 33 yaşında ve bir piano hocası ile sevdiği müzikleri pianoda çalmayı öğrenmekten konuşuyorlar, piano öğretmeni Emre bu sevdadan vazgeçene kadar (amacı buymuşçasına) bu işin ne kadar zor, ne kadar nankör olduğunu, ne kadar uzun süreceğini anlatıyor.

Zamanı yine ileri sarıyoruz, dün akşam, Emre dijital pianosunun üzerine koyduğu laptopundan bir ritm açmış, pianoda bir melodi çalıyor, kendi bestelediği melodiyi!

Arada ne olmuş olabilir?
Geriye doğru adım adım gidelim, piano bayramdan önceki hafta Salı günü kuruldu, yani mayısın son pazarında sipariş verdi. Sipariş vermeden önce bir piano hocası ile görüştü, alabileceği en uygun pianonun özellikleri hakkında konuştular. Ondan önceki hafta eve bir piano almaya karar vermiş ve bir müzik markette satış temsilcisi ile konuşmuş ve o haftayı pianoyu koyacak yeri ayarlamakla geçirmişti. (ayarlamak= 10 yıldır yerinde duran 3 mt eninde 2mt yüksekliğinde dev gibi bir kitaplığı boşaltmak+sökmek+parçaları evden çıkarmak)

Piano almak öyle herkesin her an yaptığı bir şey değil. Bu konuyu son düşünmesinin (vazgeçmesi ile sonuçlanan) üzerinden 6 yıl geçtikten sonra bir haftasonu piano almaya karar verip 10. Günde pianonun başına geçip 2. Haftada kendi melodilerini bestelemeye başlaması… kulağa nasıl geliyor? hayatın genel akışına uygun mu?

Arada olan şey, Emre’nin Nasıl Sanatçı Olunur Eğitimine katılması, eğitimi uygulaması. 9 hafta süren bu eğitimin ardından, tamamen kendisine özel ve kendi ihtiyaçlarına uygun çözümü bulması, bu çözümü kalıcı hale getirecek olan, yine kendisine özel sistemini kurması. Bu eğitimin sanatçı adaylarının hayatında ne büyük bir sıçrama gerçekleştirme potansiyeli taşıdığını en iyi bilen kişi olarak ben bile kursun bitiminde ‘benim bir müzik aleti çalmayı öğrenmem lazım, piano da en çok işime yarayacak müzik aleti’ dediğinde bu kadar çabuk (eğitim 17 mayısta bitmişti, piano 28 mayısta kurulmuştu) aksiyon alacağını düşünmemiştim!

Şu an evdeki durum şöyle: salonun bir tarafında ben resim yaparken, bir tarafında onun müzik yapışını dinlemek harika. Ama raflar dolusu kitabı nereye koyacağımı düşünürken, ‘bu eğitimi yapmakla kendi bacağıma sıktım, on yıldır oturuyordu, birden ayaklandı’ diye düşünmedim değil J

Bu hikayeyi niye anlattım onu da yazayım. İçinde bir sanat dürtüsü olan insan için, o dürtüye kulak vermediği her an bir kayıptır. Renklerle oynamanın bu kadar keyifli olduğunu bilmediğim 36 yıl ve keyifli olduğunu bilmekle birlikte bununla ne yapacağımı bilmediğim 5 yılın ardından söylüyorum. Aynı şekilde, az önce hikayesini anlattığım Emre için de geçerli. Ve yazık ki ‘sanat’ ile uğraşmak içinde bu dürtü olan insan için çok kolay bir şey iken, toplum tarafından zorlaştırılan bir şey. Birçoğumuz, ama ben okulunu okumadım, ama bende yetenek var mı bilmiyorum, ama bu işlerden para kazanılmaz… lara takılıp sanat yapmaya başlamayarak o kaybı büyütüyoruz.

Daha önce başlamadıysa 40 yaş, piano çalmayı öğrenmeye başlamak için harika bir yaş, çünkü önünde daha rahat 20-30 yıl var onu çalarak çooook eğlenebileceği. Emre saydığım bütün o engellerden arındığı için bu şekilde düşünüp gereğini yaptı. O engellerden arınma işi de, kendisine özel çözüm ve sistem oluşturma işi de duyurusunu yaptığım eğitimde: Nasıl Sanatçı Olunur Eğitimi

 

O zamandan beri müzik yolculuğunda çok keyifli bir şekilde çok hızlı ilerleyen Emre’nin dönüşümünü kendi ağzından dinleyelim:

Bu eğitimin bedeli, 3 ay boyunca her hafta açılan ders videolarını izlemek (haftada 1 saat civarı) ödevleri yapmak (haftada 1-2 saat) ve tabii ki kurs ücretini ödemek şeklinde.

Peki bu kursa katılmamanın bedeli?

Emre için bu sorunun cevabı: çok sevdiği müziği hayatına ekleyemediği yıllar, müzik yaparken yaşadığı mutluluğu yaşayamamak olurdu. Emreye bakılırsa kendisi için yaptığı bu yatırıma değdi.

Yeni dönem 7 şubat 2020 de başlıyor. Eğer içinde ‘sanat’ yapmaya dair içinde bir dürtü var fakat nereden nasıl başlayacağını bilmiyorsan, bu eğitim tam sana göre. 9 hafta gibi kısa bir sürede neyi neden yaptığını/yapacağını bilen ve bunu yapan mutlu bir sanatçıya dönüşeceksin, söz!